Öğrenme ve Algının Günümüze Yansımaları

Yapılan araştırmalar, beynin çok gelişmiş bir sistem olduğunu göstermiştir.

Beyin bilgileri “kullan veya kaybet” yöntemine göre hareket ettirmeyi tercih eder. Bu hareketin gerçekleşebilmesi için beyinde herhangi bir sorunun olmaması gerekir.

Eğer herhangi bir sorun varsa beyin o soruna özgü, bir sinir bağlantısı geliştirmeyecektir. Bu sürecin gelişmesi ve ilerlemesi en temel basamaktan başlar ve zamanla ilerler. İlerleyebilmesi için sağlık açısından hiçbir işlevsel bozukluk vb. durumların olmaması gerekmektedir.

Sağlıklı bir embriyonik dönemde, duyu ve algı sistemi uyarılmaya başlar. Bu sayede, zaman içerisinde anne karnında gelişimsel süreçler başlamaya devam eder. Beş duyu organımızdan herhangi birinin eksikliği veya mahrumiyeti, uyarılma sürecini zorlaştıracaktır.

Nasıl bir zorluk?

Bebeğin görme duyusu doğumdan sonra başlayacaktır. Bebek dünyaya gözlerini açtıktan sonra, görme duyusunda bir problemin oluşması, uyarılmanın desteğe ihtiyacı olduğunu hatırlatır. Bu destek uzman veya uzmanlar eşliğinde (doktor) , görme organımız gözün;  kornea, lens veya retina tabakası üzerinde bir sorun olup olmadığına odaklanarak ne olduğunun araştırılmasıyla devam eder.

Öğrenme ve algı süreçleri günümüze kadar pek çok vaka örneğiyle bu zamana kadar ulaşmıştır. Bununla birlikte gelişen tedavi yöntemleri bilim dünyasında önemli adımların atılmasına neden olmuştur.

Öğrenme süreçleri bebeğin anne karnına düşmesiyle başlayıp, bir ömür boyunca süren bir olaydır. Öğrenme başladıkça şekillenme, gelişme, geliştirme, bilgileri işleme, algı vb. süreçler de adım adım ilerleyecektir.

Öğrenme ve Algıya Dair Çalışmalar

Günümüzde hem psikofizik, hem de görüntüleme yöntemleriyle araştırılan vakalardan biri M.M’dır. ( Fine ve diğ.,2003)

M.M 3:5 yaşında bir kaza sonucu görme duyusunu kaybetmiştir. 43 yaşında ameliyat olmuş ve ameliyat sonrasında görmeye başlamıştır. Ameliyattan beş hafta sonra görsel testler uygulanmıştır.

Testte; basit şekiller, renkler, nesnenin yön ve hareketleri, kinetik derinlik ve biyolojik hareketleri algıladığı belirlenmiştir.

Üç boyutlu şekiller, perspektif ipuçları, perspektif açılarına bağlı illüzyonlar, Shepard illüzyonu[1] , Kanizsa üçgenine[2] özgü sübjektif sınırları algılayamamıştır.

Shepard tonu, oktavlarla ayrılmış sinüs dalgalarının üst üste binmesinden oluşan bir sestir. Tonun bas sesini yukarı veya aşağı doğru hareket ettirildiğinde, Shepard skalası olarak adlandırılır.

Yanılsamayı bir eşkenar üçgen, üçgenin her kenarının orta kısmından uzağa yerleştirilmiş siyah daireler ve bu dairelerin yine üçgene bakan kısımlarında 60 derecelik bölümlerinin olmaması yaratmaktadır. Bu örüntüye bakan kişi, üçgen şekli yaratmada kullanılan dış kenarlar ya da şekil dolgusu olmadığı halde, önde ve diğer şekillerden daha parlak bir üçgen algılamaktadır.

İki sene sonra tekrardan yapılan testlerde, M.M’ nin karmaşık şekil algısının geliştiği fark edilmiştir.

Günümüze kadar pek çok deneyler yapılmıştır.

  • Bu deneylerin bu kadar popüler olmasının sebepleri sizce nelerdi?
  • İlk olma özelliğini taşıması mı yoksa deneylerin o döneme rağmen bir ekol haline gelerek yankılanması mıydı?

Bir döneme damgasını vurmuş ve psikoloji tarihine geçmiş bir deneyden bahsetmek istiyorum.

“Küçük Albert” deneyi, 11 aylık bir bebekle yapılan ve o dönemde büyük ses getiren; Davranışçı John B. Watson ve lisansüstü öğrencisi Rosalie Rayner tarafından yürütülen ünlü bir psikoloji deneyi idi .

Koşullu korkunun oluşturulması (fare, tavşan vb. hayvanlar) amaçlanarak yapılan bu deney, başarılı olmuştur. Küçük Albert, on yaşında ölmüştür.

Deneyler sadece insanlar üzerinde değil hayvanlar üzerinde de yapılmaya devam etmektedir.

Hayvan deneyleri kontrollü ortamlarda yapıldığı için algısal öğrenmenin nasıl şekillendiğini anlamak için de bir faktör olarak kabul görmüştür.

Kedilere yapılan deneylerden bir tanesini sizinle paylaşmak istiyorum.

Seçici yerleştirme deneyi:

Doğduktan sonra karanlık bir odaya yerleştirilen kediler, iki ayrı gruba ayrılmıştır. Kediler, deneysel uyarıcılar hariç her şeyden mahrum kalmıştır. Görebildikleri sadece deneye ait içerikleridir.

İki grup kedi beş ay boyunca, her gün 5 saat yatay ve dikey çizgilerle tasarlanmış deney ortamında kalmışlar ve kedilerin çizgileri başka açılardan görmemeleri için bir boyunluk takılmıştır.

Test aşamasına gelindiğinde kedilere, yatay ve dikey çizgiler sunularak kedilerin tepkileri (cevaplar) kaydedilmiştir.

Tepkiler, görsel kortekslerindeki hücresel tepkilerdir.  Kedilere, mahrum kaldıkları yöndeki yatay ve dikey çizgiler sunulduğunda, görsel korteksteki hücreler de herhangi bir etkileşim olmadığı saptanmıştır.

  •  Testlerin sonucunda, belirli bir çizgi yönüne karşı kör kaldıkları ve deney süresince gösterilen çizgilere karşı tepkiler geliştirdikleri belirlenmiştir.

Süreç bizlere gösteriyor ki, öğrenme ve algı arasında sıkı bir iş birliği vardır.

Kültür ve Resimsel Algının İpuçları

Hudson tarafından geliştirilen derinlik algısı testleri, Afrikalı yerlilere uygulanmış ve sonuçlara göre bir değerlendirme yapılmıştır.

Değerlendirmeye göre; yerliler derinliği algılayamamıştır. Testin yönergesine göre bazı derinlik kurallarından bahsedilmiştir.

  • “ Büyük olan yakındır; bir şeyi kapatan nesne önde, üzeri kapanan ise arkadadır” gibi kuralları algılamaları beklenmiş fakat sonuç olumsuz olmuştur.

  • Hudson’ın testi veriliyor.  “Avcı fili mi, antilobu mu avlıyor?” diye soruluyor.

Yerlinin cevabı, fil oluyor.  Resimsel derinlik ipuçlarının, etkisi olduğunu düşünülmemektedir.

Sinestezi Nedir?

Zihinsel olayların bilinci tetiklemesiyle ortaya çıkan bilinçli bir duyusal, istemsiz ve aynı zamanda da duyusal sinir yollarından sadece biri uyarılmasına rağmen, diğer başka bir duyunun da hissedilmesine yol açan nörolojik bir özelliktir.

  • Sık karşılaşılan sinestezi özelliklerinden biri de, sayıharf ve melodilerden renk algılamaktır.

Sinestezi Test Örneği

Şekil 2.  Sinestezi testi  ( Mattingley ve diğ. 2001)

Şekil 2’de görüldüğü gibi, bir grup renkleri sayı olarak betimler bir diğer grup ise, renkleri sayı olarak adlar ve kodlar. Şekil 2’de görülen dijital 2 ve 5 sayılarıyla düzenlenmiş olan bu testte, kaç tane olduğunu sinestezik kişiler bir bakışta farklı renkleri vasıtasıyla görebilir. (Mattingley ve diğ. 2001; akt Gazzaniga, Ivry&Mangun,2009)

Tatları ve kokuları da sayı olarak algılayabilirler. Bunun yanı sıra, hafızaları oldukça kuvvetlidir.

Sinestezik bir kişinin ifadesine göre, portakal yediği sırada tadının üçgen hissi verdiği ve bir rakamının kötü koku verdiğini söylemiştir.

Kaynakça ve İleri Okuma:

  • Blakemore, C., & Cooper, G. F. (1970). Development of the brain depends on the visual environment. Nature228(5270), 477.
  • Fine, I., Wade, A. R., Brewer, A. A., May, M. G., Goodman, D. F., Boynton, G. M., … & MacLeod, D. I. (2003). Long-term deprivation affects visual perception and cortex. Nature neuroscience6(9), 915.
  • Gazzaniga, M. S., Ivry, R. B., Mangun, G. R., & Steven, M. S. (2009). Cognitive Neuroscience: The Biology of the Mind (pp. 359–401).
  • Gazzaniga, M., & Ivry, R. B. (2013). Cognitive Neuroscience: The Biology of the Mind: Fourth International Student Edition. WW Norton.
  • Hudson, W. (1960). Pictorial depth perception in sub-cultural groups in Africa. The Journal of Social Psychology, 52, 183-208.
  • Kitayama, S., Duffy, S., Kawamura, T., & Larsen, J. T. (2003). Perceiving an object and its context in different cultures: A cultural look at new look. Psychological science14(3), 201-206.
  • Bulduk, S., Berk, Ö. S., & Özkul, H. (2014). Duyum ve algı psikolojisi.

 

Yazar: Bengi ÇİÇEK

Yorum yapın