Obezitede Psikolojik ve Davranışsal Faktörler

Obezite fiziksel bir problem olduğu kadar psikolojik bir problemdir. Psikolojik meseleler sadece obezite gelişiminin belirtisi olarak değil ayrıca devam eden kilo kontrolleriyle mücadele ediyorlar. Obezitenin psikolojik yönleri çok önemli olduğu için psikolojik değerlendirmeler ve müdahaleler bariatrik cerrahi kullamını da içerek obezite tedavisine yönelik multi-disipliner bir yaklaşımın ayrılmaz parçası olmuştur.

 

Obezitenin Psikolojik Risk Faktörleri

Yeme bozukluklarının ve obezitenin etiyolojik temelleri  bazı psikososyal kombinasyonlar çevresel ve genetik ya da biyolojik özelliklere dayanır. (Bknz: Yeme Bozukluğu, Çeşitleri  ve Tedavi Yöntemleri) Genellikle bu psikolojik rahatsızlardan problem yaşayan bireyler (Depresyon, Anksiyete, Yeme Bozuklukları) yemek tüketimini kontrol etmekte, yeterli düzeyde egzersiz yapmakta, sağlıklı kiloda kalabilmekte zorluk yaşayabilirler. Yiyecekler genellikle kilo problemi olanlar tarafından sinirli olduklarında, öfkelendiklerinde, yalnız hissettiklerinde ve sınırlandıklarında başa çıkma mekanizması olarak kullanılır. Bir çok obez bireyde, sürekli bir ruh hali rahatsızlığı,  aşırı yeme, kilo alma döngüsü var gibi görünmektedir. Sıkıntılı hissettiklerinde başa çıkmak için yiyeceğe yönelirler ve bu tür sıkıntıdan kurtaracağını düşünerek yemek yeme sıkıntılı ruh hallerinin geçici olarak zayıflamasına sebep olabilir. Kilo artışı sonucunda disforik duygudurumuna sebep olabilirler. Suçluluk sonucunda ortaya çıkan döngüyü tekrar aktif hale getirebilir ve bu da duygularla başa çıkmak için yiyecek kullanımın sürekliliğine yol açabilir. Bu düzen özellikle, obeziteye genetik yatkınlık ve kalorisi yoğun yiyecekler kolay temin edilebildiği ve fiziksel aktivitenin zehirleyici bir ortam varsa uygulanabilir. Bu koşullar ne yazık ki Amerika’da yaygındır.

 

 

Depresyon ve Anksiyete de ek olarak diğer risk faktörleri arasında “Düşüncesiz Yeme” sık sık yüksek kalorili yiyecek atıştırma, aşırı yeme ve gece yeme gibi sorunsal yeme davranışları bulunur. Tıkanırcasına Yeme Bozukluğu  (TYB) güncel olarak Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı (DSMV TR-2 ) şekinde yer almaktadır. Belirli süre zarfında tekrarlayan yeme dönemleri (6 aylık dönemde haftada en az 2 gün) çoğu insandan daha büyük miktarlarda yemek yemek. Dönemler sırasında kontrolsüzlük hissi ve dönemleri takip eden suçluluk ya da sıkıntı hissi mevcuttur. Tıkanırcasına yeme bozukluğu genel nüfusun yaklaşık %2’ sinde meydana gelir. Bariatrik Operasyon geçirenlerin ise %10 ile %25’i arasında olduğu tahmin edilmektedir. TYB ile Bulmia/ Anoreksiya arasındaki önemli fark, TYB‘ de boşaltım, isteyerek aç kalma veya aşırı egzersiz yapma gibi düzenli telafi edici davranışlar bulunmamaktadır. Bu yüzden TYB’ li bireylerin çoğu bu yüzden aşırı kiloludur.

 

Gece yemek yemek, kilo alımında önde gelen başka bir önemli rahatsızlıktır. Gece Yeme Sendromunda (GYS) şu anda (DSM IV TR) belirgin bir tanıyla teşhis edilememektedir. İlk olarak 1955‘te tanımlanmış olan Gece Yeme Sendromu, gece aşırı miktarda besin tüketimi (akşam yemeğinden sonra günlük kalorilerin %35 i ) sağlıksız beslenme düzenleri Sabah anoroksisi, uykusuzluk  ve sıkıntı ile karakterizedir.  Gece yeme sendromu genel popülasyonun yaklaşık % 1 inde görülmektedir.. Bariatrik popülasyonun tahmini %5-20’si arasında görülmektedir. Gece yeme sendromu son zamanlarda sabahları iştahın gecikmesi ve geceye iştahi erteleyerek gece aşırı yemek yemeyi içeren Sirkadyen Ritim Bozukluğu olarak görülmüştür.

 

Obezitenin Psikolojik Nedenleri ve Kalıntıları

Toplumun obezite hakkındaki görüşü aşırı negatif ve obez bireylerin zayıf iradeli ve motive olmadıkları düşüncesi eğilimindedirler. Obez bireyler genellikle bu olumsuz görüşlerin farkındadırlar ve bunları içselleştirerek kendilerini  ruhsal durum, kaygı ve kötü madde kullanımı riski altında bırakırlar.

 

Kişilerarası ve işle ilgili ayrımcılığı algılarlar. Sonuç olarak düşük özgüvenlidirler ve vücutlarından rahatsızlık duyarlar. (Vücut Görüntü Hoşnutsuzluğu). Bu duygular samimi ve romantik ilişkilerini zorlayabilir. Bariatrik Cerrahi düşünen obez bireylerin %20-70 ‘i majör depresif bozukluğun en belirgin olduğu veya mevcut bir geçmişten gelen herhangi bir psiyatrik tanı vardır.

 

Obez bireyler genellikle kilo vermek için çoklu yöntemlere girişmişleridr . Bu bireyler ya az başarılı olmuşlardır ya da başarı elde edememişlerdir. Girişimlerindeki başarısızlıklar cesaretsizlik , hayal kırıklığı ve umutsuzluk ve gelecekte kendilerine kilo verme ihtimaline dair öğrenilmiş çaresizlikle ile sonuçlanır. Bu nedenle bir çok kişi son çare olarak Bariatrik Cerrahiye başvuruyor. Önemli kilo kaybı şaşırtıcı olmayan bir şekilde gelişmiş ruhsal durum, öz saygı, motivasyon ve ilişkilerle birlikte tıbbi olduğu kadar psikolojik faydalar da sağlar. Bariatrik Cerrahinin psikososyal sonuçlarına odaklanan 40 çalışmanın meta-analizi sosyal ilişkiler ve istihdam olanaklarını içeren psikolojik sağlık ve psikososyal durumun iyileştirildiğini ve çoğunlukla etkisel bozukluklar olmak üzere psikyatrik semptom ve komorbidite azaldı. Bu değişiklikler kilo kaybı ameliyatı geçirenlerin çoğunlukla yaşam belirtilerinin iyileşmesine neden oldu.

 

Obezite için Davranışssal ve Psikolojik Tedaviler

Davranışsal-Bilişssel Terapi: Bariatrik Cerrahi için kriterleri karşılamayan veya istemeyen bireyler için diyet ve egzersiz ile yaşam tarzı değişikliği programının bir parçası olarak kullanılabilir . Klasik ve edimsel koşullandırma genellikle altı aylık bir sürede 1-1/5 saat süren haftalık seanslarda kullanılan geleneksel iki terapi modelidir. Katılımcılar genellikle ilk ağırlıklarının ortalama %10’unu kaybettiler.

 

Klasik koşullanma da yeme davranışları başka aktivitelerle ilişkilendirilir. Bu davranışlar bir insan nachos yediğinde akşam haberlerini izlediğindeki gibi aynı anda meydana geldiğinde koşullandırılmış olur. Bu iki davranış tekrar tekrar eşleştirilirse, birbirleriyle öylesine güçlüilişki kurarlar ki haberleri tek başına açmak cips için bir can atmayı tetikler.

 

Davranışsal Müdahele uygunsuz psikolojik veya çevresel tetikleyicilerin ve işaretlerin tanımlanmasını ve söndürülmesini içerirEdimsel Koşullanma da pekiştireçler ve sonuçlar kullanılır. Ödül olarak yiyecekleri kullanan ya da stresi geçici olarak hafifletmek için yiyecekleri daha zevkli bir durumla ilişkilendirir ve bu da davranışın tekrarlanma olasılığını arttırır. Davranışsal terapi kısa sürede yaşam tarzı değişiklikleri ve kilo kaybıyla sonuçlanmasına rağmen uzun vadeli etkinliğinin güçlü bir kanıtı yoktur.

 

Son zamanlarda, bilişsel terapi ve bilişsel davranışçı terapi (BDT) obezite tedavisinin önemli bir parçası haline gelmiştir. Bilişler hem duyguları hem davranışları etkiler ve obeziteyi tedavi ederken gözden çıkarılamazlar. BDT obezitenin tedavisinde bireylerin olumsuz beslenme davranışlarını değiştirmelerini ve sağlıklı yaşam tarzı değişikliklerine yardımcı olmak için kullanılmaktadır. .Bu BDT müdahaleleri kendini gözlememe teknikleri (Yemek – Egzersiz günlüğü) Stres yönetimi teşvik kontrolü ve (Örn: Sadece mutfak masasında yemek yemek)

 

Sosyal destek, problem çözme ve yeniden bilişsel yapılandırmadır. (Örn: Hastaların daha gerçekçi kilo verme hedeflerine sahip olmalarına yardımcı olmak onları bitiren inançlardan kaçınma ve onlara meydan okumaya fırsat vermektir.)

 

Obezitede Psikolojik ve Davranışsal Faktörler: Sonuç

Psikolojik ve davranışsal problemler obezitenin sonuçlarında ve gelişiminde önemli rol oynar. Psikolojik , sosyal , çevresel ve biyolojik faktörleri faktörleri ele alan obezite tedavisine multidsipliner bir yaklaşım , kapsamlı tedavinin dahasında en iyi uygulamaları ve sonuçları sağlamak için çok önemlidir. Obezite tedavisinin psikolojik yönlerine değinmenin önemi son yirmi yılda daha belirgin şekilde artmıştır. Psikoloğun rolü sadece obezitenin davranışsal tedavisi ve ameliyat öncesi psikolojik değerlendirmelerini takip etmek değil ayrıca ameliyat sonrası yaşam tarzına ve daha sonra ortaya çıkan duygusal , davranışsal ve sosyal değişikliklere uyum sağlamalarına yardımcı olmak ameliyat sonrası görevlerindendir.

 

Bariatrik cerrahi veya cerrahi olmayan yaklaşımlardan önemli derecede kilo kaybının elde edilmesi, birinin yaşam tarzında kalıcı değişiklikler yapma yeteneği ile büyük ölçüde ilişkilidir. Sadece daha uygun beslenme alımı ve egzersizine uymayı değil, aynı zamanda başa  çıkma mekanizması olarak yemeye güvenmenin azalmasıyla stresli ve duygusal durumların  daha iyi yönetilmesini de içerir.

 

Kaynakça ve İleri Okuma:

 

Yazar: Oğuzhan KAPLAN

Yorum yapın