Konuşulmayan Duyu: Özduyum Nedir ?

Proprioception (Özduyum) Nedir ?

Daha önce hiç vücudunuz ya da vücut uzuvlarınızın nerede olduğu hakkında düşündünüz mü? 

Klasik bir bilgi olarak, vücudumuzda görmek, duymak, tatmak, hissetmek, koklamak gibi duyularımız ve bunları algılamamız için de beş duyu organımız olduğu ileri sürülür. Fakat, aslında en önemli duyumuz olan özduyum hakkında çok fazla konuşulmaz ve bu duyumuzu kaybedene kadar da, böyle bir şeye sahip olduğumuzun farkına bile varamayız.

 

Özduyum (proprioception) kendi hareketlerimizi ve bedenimizin pozisyonunu algılamamızı sağlayan duyumuzdur ve insan veya hayvan vücudunda mekanik olarak hassas nöronlar aracılığıyla hissedilir. Bu hem çevremizle oryantasyon kurmamızı sağlar hem de uzayda veya çevrenizde nerede olduğumuzu bilinçli bir şekilde düşünmek zorunda kalmadan hızlı ve özgürce hareket etmemizi sağlar. Örneğin, gözümüz kapalı bir biçimde elimizi kafamızın üzerine koyabiliriz ve bu bize çok kolay gelir ya da üzerinde durduğumuz kaldırımdan çimenlik alana geçerken, yüzeye bakmasak bile yüzeydeki değişimi  algılarız ve buna uyum sağlarız. 

 

Propriosepsiyon, bilinçli ve bilinçsiz olarak ikiye ayrılır. Bilinçsiz propriyosepsiyona örnek olarak araba kullanmak olabilir. Araba kullanırken gaz pedalının, fren pedalının, vitesin, el freninin, direksiyonun nerde olduğunu hissederiz, vücudumuzun hareketlerini ona göre uyarlarız ve her birine ayrı ayrı odaklanmadan araba sürme işlemini başarabiliriz. Bilinçli propriyosepsiyonda zaten herhangi bir uzvumuzu nereye götürmek istiyorsak oraya götürürüz.

 

Özduyumun Anatomisi

Özduyumun beynimizle olan ilişkisi geri-besleme döngüsünü içerir. Beynimize vücudumuzun hangi pozisyonda olduğunu ve çevredeki hangi kuvvetlerden etkilendiğini söyler. Beynimizle iletişim kuran ve uzuvlarımızın hangi pozisyonda olduğunu, çevrelerindeki kaslarda ne kadar gerilme veya sıkışma olduğunu söyleyen, kaslarımız ve eklemlerimizde özelleşmiş sinirler vardır. Bu sinirler, her kas demetimizi çevreler, beynimiz ile birlikte vücudumuzun kaslarına ve eklemlerine ne olduğu hakkında bir iletişim sistemi oluşturur. Eğer bu sistem, nörolojik, müsküler, duyusal veya dejeneratif sebeplerden dolayı zarar görürse, bu duyumuzu kaybedebiliriz. 

 

Özduyuyu Kaybetmek 

Öz-duyuyu kaybetmek çok sık rastlanan bir durum değildir.  Örneğin, dişçiye gittiğimizde, eğer dişin tedavi altına alınması gerekiyorsa doktorlar acıyı hissetmememiz için uyuşturucu ilaç sıkarlar ya da iğne yaparlar. Dişçiden çıktıktan sonra sanki ağzımızın, yanağımızın ve dilimizin bir kısmını dokunsak bile yokmuş gibi hissederiz ve bu durumu hem çok garipseriz hem de bir an önce kurtulmak isteriz. İşte, öz-duyunun kaybını da anlayabilmemiz için bu örneği kullanabiliriz. Çoğunlukla nörolojik, müsküler, duyusal veya dejeneratif sebeplerden dolayı beyin ve nöronların zarar görmesiyle meydana gelen bir durumdur. Kişi görmediği organlarını var olarak hissedemez (uzuvları ve organları var olsa bile), kendini sanki uzay boşluğunda salınıyormuş gibi hisseder. Öz duyumunu kaybeden insanlar yürümeye ya da hareket etmeye yetkinlerdir ama öncelikle gözleriyle hangi uzvunu oynatması gerekiyorsa onu bulmaları gerekir ve o şekilde hareket etmeyi başarabilir. Tabii olarak insandan insana, hayvandan hayvana ve vücutta hangi kısmın zarar gördüğüne göre sonuçları değişebilir. Ayrıca, bu durum hem özel hayatlarında hem de toplumsal anlamda yaşamak zorunda oldukları hayat için oldukça zorlayıcı bir durumdur. Özellikle, fiziksel olarak herhangi bir sorun yaşamadıkları için toplum tarafından hasta olarak kabul edilmezler ve hayatlarını kolaylaştıracak çözümler üzerinde de çok fazla düşünülmez. 

 

Çok az insan propriyoseptif kaybın yükünü bir ampüteden daha iyi anlayabilir. Ampute insanlarda bir uzuv kaybolduğunda veya zarar gördüğünde, hareket etme ve hissetme yeteneği de ortadan kalkar. Bununla birlikte, araştırmalar, şaşırtıcı sayıda amputenin donanımlı prostetik uzuvları bırakıp daha basit yapımlı olana yöneldiklerini ileri sürüyor. Bunun en önemli sebeplerinden biri, özellikle propriyosepsiyon alanında bu prostetik uzuvların duyusal yetenekler konusundaki eksikliğidir. Duyusal geri bildirim olmadan, en hassas prostetik kol bile ciddi şekilde sınırlıdır. Bir bardak süt almak gibi kolay olması gereken bir görev, büyük konsantrasyon ve sürekli görsel rehberlik gerektirir. Görünüşe göre, duyum ve özellikle kas duyusu, sağlıklı bir metafizik öz-imge için çok önemlidir. Özellikle hissiz ve öz-duyusu kayıp bir kol tamamen yabancı bir varlık olarak görülür. Başka bir nadir duyusal kayıp vakasında ise, hasta için uyumak oldukça güçtür, çünkü gözlerini kapatmak hastayı somut olmayan yüzer bir cisim gibi hissettirir.

 

Özduyuyu Kaybetmenin Semptomları Nelerdir? 

Şu ana kadar bilinen 12 farklı hastalık, değişik derecelerde öz-duyu kaybına sebep olabiliyor. 

Örneğin:

  • MS
  • Omurilikteki herhangi bir yaralanma
  • Omurilikteki tümör
  • Dejeneratif hastalıklar
  • Menenjit
  • Tüberküloz
  • Zona hastalığı
  • Kas koordinasyon bozukluğu
  • Kötücül astrositoma
  • Olivopontocerebellar körelim I
  • Duyusal kas koordinasyon bozukluğu

Ayrıca, çok fazla alkol almak da hem geçici hem kalıcı öz-duyu kaybına sebep olabiliyor. Bu yüzdendir ki polisler sarhoş olduğunu düşündükleri sürücülere  standartlaştırılmış alan bulanıklığı testi (Field sobriety tests) uygularlar. Bu testin sonucunda, kişinin  kabul edilebilir derecede hissi olduğuna ve bedeninin kısımlarını kontrol edip edemediği ve hissedip hissedemediği ortaya çıkar.

 

Özduyu Kaybı Sonrası Tedavi Yöntemleri

Tedaviler kişiye, hastalığa ve duyu kaybının yoğunluğa göre değişmektedir. Genellikle  nöronları, kasları ve beynin ilgili kısmını uyarabilmek için fiziksel tedavi yöntemi kullanılır ama her hasta tam olarak iyileşir diyemeyiz. Bir makalede, propriyosepsiyon tedavisi için robot training, VR (sanal gerçeklik) ve iProprio kullanılabileceğinden de bahsedilmiş. Makaleye göre, his seviyesini ölçebilen cihazlarla ve robotlarla kişiye özel ve daha incelikli rehabilitasyon tedavisi uygulanabilmektedir. Fizyoterapi, bazı masaj teknikleri, güçlendirme egzersizleri, TENS (trasncutaneous electrical nerve stimulation), Shoulder rehabilitation (omuz rehabilitasyonu), Romberg test, ayna terapisi, egzersiz terapisi de kullanılan yönetmelerden bazılarıdır.   

 

Özduyumuzu Nasıl Geliştirebiliriz?

Bu duyu kinestetik farkındalıkla oldukça bağlantılı, eğer hareketlerimizin en etkili biçimde olmasını istiyorsak, vücut haritamızın iyi olması gerekir bunu sağlayan ise  özduyumuzdur. Eğer bu duyumuzu geliştirmek istiyorsak, beyin-motor aktivitelerimiz-his bu üçlünün iletişimini kuvvetlendirmeliyiz. Bunun için, Feldenkais methodunu, çeşitli denge egzersizleri, yoga, Alexander tekniği, ideokinesis, tai chi, çeşitli sporları yapmak, koordinasyon çalışmaları, crossover yürüme (Karoake), squat jump, tek ayağının üzerinde durmak gibi egzersizler ve hareketleri deneyebilirsiniz. Bu aktiviteler, vücudumuzu tanımamıza olanak sağlaması ve hareket yeteneklerimizin farkındalığına varmada yardımcı olması açısından oldukça önemlidir. Yukarıda var olan herhangi birini denerken gözü  kapatmak ve kaslarımızdan, eklemlerimizden, uzuvlarımızdan gelen bilgileri anlamaya çalışmak da önemlidir.

 

Benlik algısı felsefede de oldukça tartışılan bir konu oluştur. Kişinin “ben” diyebilmesi ve var olduğunu göstermek istemesi oldukça insancıl ve doğal bir durumdur. “Ben’i” ve benlik algısını, filozoflar çok çeşitli şekilde anlatmış ve yorumlamışlardır. En popüler örneği ise Descartes’in “Düşünüyorum, öyle ise varım” cümlesidir. Peki, özduyumumuzu bu kadar konuştuktan ve bu duygunun kaybolmasının nelere sebep olduğunu kısmen de olsa anladıktan sonra, sadece düşünebilmek mi benlik varlığımızı ortaya koyar yoksa kendimizi ve benliğimizi hissedebilmemiz mi?

 

Kaynakça ve İleri Okuma:

  • Proprioception – an overview | ScienceDirect Topics.
  • William C. Shiel Jr., F. (2019). Medical Definition of Proprioception.
  • An Overview of Proprioception. (2019).

Yazar: Sudenur GÜNGÖR

Yorum yapın