Psikoloji Bir Bilim Midir?

Psikoloji, popülerliği gün geçtikçe artan bir alan. Hangi kitapçıya gitseniz mutlaka psikoloji kitaplarının olduğu bir bölüm bulabilirsiniz. Fakat psikolojinin bir bilim olup olmadığı hala birçok kişinin kafasını kurcalayan bir konu. Bu yazıyı bu konuya açıklık getirmek için yazıyorum. Öncelikle cevabı vererek başlayayım: Evet! Psikoloji bir bilim dalıdır. Ancak neden psikoloji bir bilim dalıdır? Bir alanın bilim sayılabilmesi için ne yapması gerekir? Bu soruları bu yazımda cevaplayacağım.

 

Bir Alanın Bilim Dalı Olması İçin Ne Gerekir ?

Bilim dalı diyebilmemiz için bir alanın sahip olması gereken en temel şey bilimsel metod kullanımıdır. Yöntemin bilimsel metod sayılabilmesi için ise bunlar gerekir:

  • Gözlemsel veri. Bilimsel olabilmesi için toplanan verinin kişisel görüşlere değil, tarafsız gözlemlere dayanması gerekir. Tarafsız olabilmesi için de veri doğrudan gözlem ya da deneye dayanır.

 

  • Nesnellik. Nesnel bir sonuca ulaşabilmek için hem veri toplama aşamasında, hem de bu verilerin analizi ve yorumlanması aşamasında tarafsızlığın olabildiğince korunması gerekiyor. Ancak tarafsız olmak amacıyla yola çıktığımızda bile bunu başarmamız her zaman mümkün olmayabilir. Örneğin, şekerli içeceklerin çocukları daha yaramaz yapıp yapmadığını ölçmek istediğinizi ele alalım. Bu durumda bir grup çocuğa şekerli, bir grup çocuğa şekersiz içecek vererek bu iki grubu karşılaştırabilirsiniz. Böyle bir karşılaştırmayı yapmak için çocuklar içeceklerini içtikten sonra onların davranışlarını doğrudan gözlemlediğinizi, yapılan her yaramazlığı not aldığınızı düşünelim. Sonuçta toplamda hangi gruptan daha çok yaramazlık çıkarsa o grubun daha yaramaz olduğu sonucuna varabiliriz. Şimdiye dek bu tasarım kişisel görüşlere dayanmadığı için nesnel ve tarafsız duruyor. Ancak burada hesaba katılmamış bazı durumlar olabilir. Örneğin, şekerli içecek içmiş çocukları gözlemleyen bir kişi bu çocukların diğerlerinden daha yaramaz olmalarını beklediği için farkında olmadan ufak şeyleri bile yaramazlık olarak sayıp not alabilir. Böylece gözlemci önyargısı sonucu topladığımız veri istemsizce taraflı olur. Ancak bu tür durumlarla başa çıkmak imkansız değil. Örneğin bu durumda gözlemcilere hipotezimizi (“Şekerli içecek içen çocuklar daha yaramaz olacak.”) söylemeyerek önyargı oluşturmalarının önüne geçebiliriz. Bilimsel deney tasarımında da bu tür durumlar karşısında önlemler alınarak nesnellik olabildiğince korunmaya çalışılır.

 

  • Kontrol. Şekerli içecek örneğine geri dönelim. Diyelim ki deneyin sonunda şekerli içecek içen çocukların olduğu grup diğerlerinden daha yaramaz çıktı. Ancak fark ettiniz ki, şekersiz içecek içen grup veri toplamadan hemen önce fiziksel olarak yorucu bir oyun oynamış; şekerli içecek içen grup ise veri toplanmadan önce oyun oynamamış. Bu durumda, şekerli grubun daha yaramaz görünmesinin sebebi şekersiz grup enerjilerini atmışken şekerli grubun enerjilerini atamamış olması olabilir mi? Bu tür durumlarda iki grup arasındaki tek farkın manipüle etmek istediğimiz değişken (bu durumda içeceğin şekerli olup olmaması) olduğundan emin olmamız gerekir. Böylece sonuçlardaki farkın yalnızca bizim manipülasyonumuz sonucu ortaya çıktığı ve başka sebeplere dayanmadığından emin olabiliriz. İki grup arasında başka bir farkın olmadığından emin olmak için diğer değişkenleri kontrol eder, onları sabit tutmaya çalışırız. Örneğin iki gruptaki cinsiyet dağılımı, aktivite miktarı, şekerli içecek dışında yenip içilen şeyler gibi değişkenleri kontrol ederek sabit tutarsak sonucumuzu bunların etkilemediğinden emin olabiliriz.

 

  • Hipotez test etme. Net bir sonuca ulaşabilmek için test etmeyi hedeflediğimiz net bir hipotezimizin olması gerekir. Verdiğim örnekte hipotez şu şekilde yazılabilir: Şekerli içecek kullanımı çocukların yaramazlığını artırır. Neyi test ettiğimizden emin olduğumuzda yalnızca bu konu üzerine odaklanmamız ve diğer değişkenlerin etkisini kontrol etmemiz mümkün olacaktır. Hipotezi oluşturduktan sonra test etme aşamaları sırasıyla deneyin tasarlanması, veri toplanması, verilerin istatistiki analizi ve yorumu şeklinde gerçekleşir. İstatistik sayesinde varacağımız sonuçtan ne derece emin olabileceğimizi, sonuçların yüzde kaç ihtimalle şans eseri bulunduğu ve yüzde kaç ihtimalle bizim manipülasyonumuza dayandığını görebiliriz. Bu sayede yapacağımız yorumlar kişisel görüş üzerine değil, tamamen olasılıksal gözlemlere dayanır.

 

  • Tekrarlanabilirlik. Diyelim ki şekerli içeceklerle ilgili bu deneyi yaptınız ve hipotezi desteklediniz. Ancak başka bir ortamda aynı deney aynı tasarım ve olabildiğince aynı şartlarda tekrarlandığında benzer bir sonuca ulaşılamadı. Bu, deneyinizin tekrarlanabilir olmadığını gösterir. Tekrarlanabilirlik bilimsel açıdan önemlidir çünkü vardığımız sonucun çevresel etkenlere, deney sırasında yapılan hatalara, veya bu gibi şeylere dayanmadığını gösterir. Deneyin tekrarlanabilirliği yüksek olduğunda, şekerli içeceklerin gerçekten diğer durumlardan bağımsız olarak yaramazlığı doğrudan etkilediğinden daha emin olabiliriz.

 

Psikoloji de diğer bilim dalları gibi araştırmalarını bu kriterler üzerine kurar. Böylece vardığımız sonuçları kişisel görüşe değil, kişiden kişiye değişmeyen, daha evrensel olgulara dayandırabiliriz.

 

Psikoloji Bir Bilimdir! Peki Bundan Ne Sonuç Çıkarabiliriz?

Burada varmak istediğim nokta, psikoloji alanından gelen kaynaklarda gördüğümüz çeşitli yargılardan ne sonuç çıkarabileceğimiz. Örneğin “Dondurma yemek depresyona iyi gelir!” gibi bir yargıyı ele alalım (not: maalesef böyle bir bulguyla henüz karşılaşmadım, tamamen uydurma bir cümleydi). Eğer böyle bir yargıyı bir kişisel gelişim kitabında görürsek, bunun yazarın deneyimlerine ve kurduğu argümantasyona dayandığını düşünebiliriz. Ancak bunu bir psikoloji kitabında gördüğümüzde genelde bu gibi yargılar için kaynak gösterilir veya hangi deneyden nasıl bu kanıya varıldığı anlatılır. Böylece bu yargının olabildiğince nesnel olduğundan emin olabiliriz. Yani, psikoloji bize bir bilim olması sebebiyle, günümüzde ulaşılabilen en nesnel bulgular üzerinden bilgi verir. Bu elbette kişisel görüşler üzerine yazılan kitapları daha değersiz kılmaz. Ancak, elimizdeki bilginin güvenilirliği hakkında bize bir fikir verir. Psikoloji alanında sunulan bilgilerin güvenilirliği günün şartlarında en yüksek seviyede tutulmaya çalışılır. Alanda üretilen teoriler de bu temelin üzerine kurulur. Böylece psikoloji, bilimsel bilgi üretir.

 

Kaynakça ve İleri Okuma:

  • Saul McLeod, Psychology as a Science, 2008

 

Yazar: Defne KOLAY

Yorum yapın