Erik Erikson’un Psikososyal Gelişim Kuramı

Erik Erikson; Freud ve Anna Freud ile çalışıp, onlardan psikanaliz dersleri almış Amerikalı bir psikologdur ancak Freud’un cinsel gelişime verdiği öneme kıyasla sosyal etkileşime daha çok değinmiştir. Erik Erikson’un Psikososyal Gelişim Kuramı‘na göre insan gelişimi; biyolojik, psikolojik ve toplumsal süreçlerle birlikte açıklanmaktadır. 

 

Psikososyal Gelişim Kuramı‘na göre her birey, bebeklikten başlayıp hayat denen yolda ilerlerken bir takım özel dönemlerden geçer. Homo sapiens’in ilerleyip dünyayı fethetme başarısındaki en büyük etken ne zekâsının ne de alet yapabilme yeteneğinin mükemmel evrimidir. İnsanın alâmetifarikası, birçok insanı bir araya getirip iletişim kurmayı sağlayabilmesidir. İnsan dışındaki bir sosyal memelinin kuracağı iletişim ise oldukça sınırlıdır. Kurdukları iletişim kişisel tanışıklık seviyesini geçemez. Yalnızca insan, sayısız yabancıyla esnek bir şekilde iletişim kurabilmektedir. Bu da insanın gelişim dönemleri içerisinde yaşayacağı duygusal krizlerin temelini atmıştır. Erikson’un Psikososyal Gelişim Kuramı‘nda dile getirmek istediği, normal gelişimin tamamlanması için her dönemdeki duygusal krizin başarıyla çözümlenmesidir.

 

Bebeklik döneminde bakıcıya duyulan güven/güvensizlikle başlayan süreç; bilişsel, fiziksel, sosyal gelişimle ilişkili değişikliklere bağlı olarak artan kimlik krizi, nevrotik ve psikotik sendromlara yol açabilir. Erikson, insan kişiliğinin gelişimini 8 dönemde incelemektedir. Bu dönemlerin ilk beşi Freud’un psikoseksüel kişilik gelişim dönemlerine benzerdir fakat unutulmamalıdır ki Erikson’un odağında, başlarda sınırlı sayıda; sonraları ise sayıları artan topluluklarla bireyin etkileşimi vardır. 

Psikososyal Gelişim Kuramı Dönemleri

1.Güvene Karşı Güvensizlik (0-1.5 yaş): Bebekler ihtiyaçlarının nasıl karşılandığına bağlı olarak yaşamın ilk olumlu duygusu olan “güven”i öğrenir. Gereksinimleri karşılanan bebek çevresine ve kendisine güvenir. Gereksinimleri karşılanmayan bebek ise güvensizlik duygusu geliştirir.

2.Özerkliğe Karşı Kuşku ve Utanç (1.5-3 yaş): Fiziksel ve bilişsel olgunlaşma ile küçük çocuklar kendi hareketlerini kontrol etmeyi öğrenir. Kendi hareketlerini kontrol etmede başarılı olan ve kısıtlanmayan çocuklar bağımsızlık geliştirir. Bağımsız olamayan çocuklar ise başarısızlıklarından dolayı kendileriyle ilgili kuşkuya düşer ve utanç duygusu geliştirir.

3.Girişimciliğe Karşı Suçluluk (3-6 yaş): Bu dönemde çocuklar yeni projeler geliştirmeye, çevrelerini değiştirmeye, sık sorular sormaya ve sorumluluk almaya başlar. Bu dönemde ebeveynlerin çocuğu cesaretlendirmesi kişiliğe “girişimciliği” ekler.

4.Çalışkanlığa Karşı Aşağılık Duygusu (6-12 yaş): Okul çağında çevresi iyice genişleyen çocuklar, yeni sosyal ve akademik beceriler edinir. Başarısını ölçmek için de kendisini akranları ile kıyaslar. Çocuk, başarısız olduğunda veya başarısız olduğunu düşündüğünde aşağılık duygusu hisseder. 

5.Kimlik Kazanmaya Karşı Rol Karmaşası (12-20 yaş): Ergenler kim olduklarını bulma ve kendi ayakları üzerinde duracakları sabit bir kimlik geliştirme çabasındadır. Kendini tanımlayabilen ergenler durağan bir kimlik geliştirecektir. Kendini tanımlayamayan ergenlerinse kafası karışık olacak belki de bu ergenler başkası gibi davranacaktır.

6.Yakınlığa Karşı Yalıtılmışlık (20’ler,30’lar): Kimliğini geliştirmeyi başarmış genç yetişkin, bu kimliği ve hayatını paylaşacağı birisini arar. Başarıyla kimliklerini paylaşan genç yetişkinler, psikolojik yakınlıkla doyurucu bir ilişkiye sahip olacaktır. Kimliğini paylaşmakta başarısız olan birey ise kendini toplumdan yalıtacaktır.

7.Üretkenliğe Karşı Durgunluk (40’lar,50’lar): Orta yaşlarda önemli olan kişinin kendini yaratıcı hissetmesidir. Bu yaştaki birey mesleğinden, aile yaşamından, toplumsal konumundan zevk almalıdır. Dışarıya ve gelecek nesle odaklanamayan yetişkinler hayatlarını sıkıcı bir rutine dönüştürerek durgunluk aşamasına girer.

8.Benlik Bütünlüğüne Karşı Umutsuzluk (60’lar ve sonrası): İleri yetişkinlikte bireyler yaklaşan ölüm fikrine alışmalıdır. Yaşamları ile uzlaşabilen ve geçmişe dönüp baktığında pişmanlıklarını boş veren kişiler tamamlandıklarını hissedecek ve ölümden korkmayacaktır. Pişmanlıklarını koruyan, yarım bıraktığı işleri düşünen, sosyal yaşamdan kopmuş ileri yetişkinler ise her şey için geç olduğunu düşünüp umutsuzluğa kapılacaktır.

 

Yazar: Akın Sönmezer

Yorum yapın