Sevilen Birinin Kaybı: Kayıp ve Yas

Sevilen birinin ya da sevilen bir şeyin kaybıyla baş etmek, yaşamın en büyük zorluklarından biridir. Çoğu zaman, kaybın acısı çok zor olabilir. Şok, öfke, inançsızlık, suçluluk ve derin üzüntüye kadar her türlü zor ve beklenmedik duygular yaşanabilir. Kaybın acısı fiziksel sağlığınızı da bozabilir. Uyumayı, yemek yemeyi ve hatta mantıklı düşünmeyi zorlaştırabilir. Bunlar, önemli kayıplara verilen normal reaksiyonlardır. Ancak, zamanla hüznü hafifleten; kayıpla başa çıkma, yeni anlamlar bulmaya, yaşama devam etmeye ve acı ile başa çıkmaya yarayan yollar bulunabilir.

 

Yas Nedir ?

Yas, kayba verilen doğal bir cevaptır. Sevdiğin bir şey veya birisinin götürüldüğü zaman hissedilen duygusal acıdır. Kayıp ne kadar önemliyse, yası o kadar yoğun hissedilir. Yas tutma, çok bireysel bir deneyimdir; yas tutmanın doğru ya da yanlış yolu yoktur. Kişilik, başa çıkma tarzı, yaşam deneyimi ve inanç gibi birçok faktöre bağlıdır. Kaçınılmaz olarak, yas tutma süreci zaman alır. İyileşme yavaş yavaş olur; zorlanamaz veya aceleye getirilemez. Yas tutulması için “normal” bir zaman çizelgesi yoktur. Bazı insanlar haftalar veya aylar içinde daha iyi hissetmeye başlar. Diğerleri için yas tutma süreci yıllar içinde ölçülür. Yasın boyutu ne olursa olsun, sabırlı olmak ve sürecin doğal olarak gelişmesine izin vermek önemlidir.

 

Kayıp ve Yas İle İlgili Teoriler

Freud, kayıp ve yas teorisine ilk büyük katkıyı sağlamıştır. Teorisi, yas tutan bireylerin kaybedilen bir ‘’şeyi’’ aradıklarını vurgulamıştır. Çalışmaları, hayatta kalan kişiyi ve kaybedilen kişiyi bağlayan ‘’bağlantıları koparma’’ sürecini kapsamıştır.

 

Parkes, Freud’un yas kavramının, “psikososyal geçiş” olarak adlandırdığı yeniden yapılanma sürecinin bir parçası olarak yasın değerlendirilmesinin yararlı olduğunu savunmuştur. Freud, yas tutma deneyiminin, suçluluk, öfke ve acı duygularını içeren bir süreçten geçerek, kaybedilen kişiden ayrılmanın kabul edilmesi gerektiğini savunmuştur.

 

Freud’den etkilenen Kübler Ross, Bowlbyve Parkes & Weissgibi ‘’yas teorisyenleri’’, yası öngörülebilir aşamalar ve görevler süreci olarak kavramsallaştırmışlardır. En tanınanlardan biri, beş aşamalı modeli öneren Kübler Ross dur. Kübler Ross, aşamaları tamamlamamanın ruh sağlığı komplikasyonlarına neden olacağı konusunda ısrar etmiştir.

 

Popülerliklerine rağmen, aşama teorilerinin çoğu, Freud’un önerisinin, deneysel kanıt eksikliği ve katılığı nedeniyle eleştirildiği gibi eleştirilmiştir. Ayrıca, aşama teorileri, yas deneyiminin karmaşık, çeşitli ve çok yönlü doğasını yakalayamadıkları için sorgulanmıştır.Bu eleştirilere rağmen, erken aşama teorileri, Stroebe, Schutve Wordentarafından geliştirilen ‘’İkili İşleme Teorisi’’ gibi mevcut teoriler üzerinde büyük bir temel çalışma ve etki yaratmıştır.

 

Baxter ve Diehl, yasın akıcı olduğu düşündüğünden, bireylerin yas teorisyenleri tarafından savunulan düzenli bir şekilde aşamalardan geçmelerini muhtemel görmemişlerdir.

 

Kayıp ve Yas Süreci Belirtileri

İnkar: Yakın olunan bir kişinin bir daha hiç geri gelmeyecek üzere gittiğine inanmak çok zor olabilir. Birçok insan, ilk başta buna inanmayı reddedebilir.

Hissizlik: Yaşanan şoktan ötürü, zaman zaman kişi ‘’hiçbir şey hissetmiyormuş’’, sanki içinde ne olumlu ne olumsuz hiçbir duygu yokmuş gibi hissedebilir.

Öfke ve İsyan:  Birçok kişi ölümü ‘’acımasız’’ bir deneyim olarak algılayabilir ve her zaman ‘’neden?’’ diye sorgulamaya başlayabilir.

Derin Acı: Derin acıyı yaşayan insanlar hem fiziksel hem de psikolojik olarak bu acıyı yaşayabilirler. Birçok kişi, bu acının sonsuza dek süreceğini düşünülebilir.

Suçluluk:  ‘’Keşke’’lerle dolu cümleler başlayabilir. Kişi kendini söylediği ya da söylemediği, yaptığı ya da yapmadığı şeylerden dolayı suçlamaya başlayabilir.

Depresif Duygu Durumu: Çok üzgün ve umutsuz hissedilebilir. Hayattaki her şey anlamsız görünmeye başlayabilir.

Değişken Duygu Durumları: Bu değişkenlikleri deneyimlemek ilk başlarda korkutucu görünse de aslında çok normaldir. Üzgünken, aniden sinirli hissetmeye başlama ya da umulmadık bir anda ağlanabilir.

Özlem: Sürekli olarak kaybedilen kişiyi düşünme, geçirilen zamanları tekrar tekrar hayal etme görülebilir. Zaman zaman bireyler, kaybedilen kişinin sesini ‘’duyar gibi’’ ya da kendisini ‘’görür gibi’’ olabilirler.

Korku:  Kayıp, korkuların çoğunu tetikleyebilir. Endişeli, çaresiz veya güvensiz hissedilebilir. Bu çoğu zaman panik atağa bile sebep olabilir. O kişi olmadan hayatla yüzleşme, tek başına karşı karşıya kalınan sorumluluklar korkuları arttırabilir.

 

Kaybın ardından bu duygulardan herhangi biri yaşanıyorsa, reaksiyonun doğal olduğunu ve zamanla iyileşilebileceğini bilmek lazımdır. Ancak, yas sürecinde herkes bu aşamaların hepsinden geçmez. Popüler inanışın aksine, iyileşmek için her aşamadan geçmek zorunlu değildir. Aslında, bazı insanlar bu aşamaların hiçbirinden geçmeden kayıp ile başa çıkabilir. Bazı insanlar da yasın bütün bu aşamalarından geçse bile, bunları düzenli ve sıralı bir şekilde deneyimlemez. Bu yüzden ne hissedilmesi ve hangi aşamada olunması gerektiği konusunda endişelenilmemesi lazımdır.

 

Kayıp ve Yas Süreciyle Başa Çıkma ve Yardım Alma

Kayıp yaşamak yaşamın kaçınılmaz bir parçası olsa da, acıyla başa çıkmaya yardımcı olmayı ve sonunda parçaları toplayıp hayata devam etmeyi kolaylaştıran birçok etken vardır. Bu etkenler şunlardır;

  • Acıyı kabul etmek: İyileşmek için, acıyı kabul etmek gerekir. Hüzün ve kayıp duygularından kaçınmaya çalışmak sadece yas tutma sürecini uzatır. Çözülemeyen keder ayrıca depresyon, anksiyete gibi sorunlara yol açabilir.

 

  • Yas sürecinin kişiye özel olduğunu kabul etmek: Kimsenin nasıl hissedilmesi gerektiğini söylemesine izin verilmemelidir. Hiç kimsenin “harekete geçmelisin” veya “artık üstesinden gelmelisin” gibi şeyler söylemesine izin verilmemelidir.

 

  • Kaybı paylaşmak: Kaybın acısı sık sık ve kişinin kendi kabuğuna çekilmesine neden olabilir. Ancak, diğer insanların desteği iyileşmek için hayati öneme sahiptir. Normal koşullar altında kişi duyguları hakkında rahatça konuşmasa bile, yas sürecinde onları ifade etmelidir. Kaybı paylaşmak, keder yükünü taşımayı kolaylaştırabilir. Bu diğer insanlarla her etkileşimde bulunulduğunda kayıp hakkında konuşulması gerektiği anlamına gelmez. Yalnızca önemli hissedilen insanların yanında olmakta iyi gelebilir. Anahtar, kendini diğer insanlardan soyutlamak değildir. Ancak, yas sürecindeki bir kişi, insanlarla birlikteyken bile yalnız hissedebilir. Bu yüzden, yası, benzer kayıplar yaşayan başka insanlarla paylaşılması daha çok yardımcı olabilir.

 

  • Hobi ve ilgi alanlarını korumak:Rahat hissettiren faaliyetlere geri dönmek, yası gidermeye az da olsa yardımcı olabilir. Kişi kendisine eğlenmek ve gülmek için izin vermelidir. Bunları yapıyor olmak, kişinin kaybını unuttuğunu ya da kayba saygı duymadığı anlamına gelmez. Bu, sadece hayatın devam ettiğinin ve zamanın her şeyin ilacı olduğunun kanıtıdır.

 

  • Sağlığa dikkat etmek: Bu süreçte fiziksel sağlığa dikkat edilmelidir. Akıl ve beden birbirine bağlıdır. Fiziksel olarak sağlıklı hissedildiğinde, duygusal olarak yas ile daha iyi başa çıkabilir. Yeterince uyuyarak, doğru yemek yiyerek ve egzersiz yaparak stres ve yorgunlukla savaşılabilir. Yasın verdiği acıyı hafifletmek veya ruh halini yapay olarak yükseltmek için alkol veya uyuşturucu kullanılmamalıdır.

 

  • Profesyonel yardım almak: Eğer daha rahat hissedilecekse, bir psikolog ile konuşulabilir. Daha sonra psikoloğun gözetiminde gerekli olursa psikiyatri ile bir görüşme yapılabilir ya da bir terapist ile iletişime geçilebilir.

 

Acının geçmesi ve hayatın çabucak normale dönmesi için sihirli bir yol yoktur. Bu acı gerçekle yüzleşmeyi, kabul etmeyi ve hayatı buna göre yönlendirmeyi öğrenmek gerekmektedir.

 

Kaynakça ve İleri Okuma:

 

Derleyen Yazar: Nevra Su SÜRME

Yorum yapın