İçsel Çatışmalarımız

 “Çözülmemiş çatışmalarla yaşamak, hem doğrudan bu çatışmaların varlığından hem de türlü yollardan onları çözme çabasından dolayı insanın enerjisini tüketen bir şeydir.” (Karen Horney)

 

İnsan, psikolojik ve fizyolojik tüm taraflarıyla bir bütündür. Her iki sistem de birbiriyle etkileşerek, insanın devamlılığını sağlar. Bazen biri, bir diğerinin sebebi veya sonucu olabilir.

 

Bilinçaltı dediğimiz süreç, insanı -bir bütün olarak insanı- sürekli olarak ve dış tehditlere karşı korumaya çalışır. Ancak bu süreç, koruma işini bazen o kadar abartır ki, telafisi mümkün bile olmayan ve geç kalınmış büyük bir kaosa yol açar. İşte bu kaos, içsel çatışmalarımızın başladığı yerdir. İster koruma amaçlı isterse de anı kurtarma amaçlı olsun; bastırılmış, çözülememiş, yarım bırakılmış her duygunun ve davranışın, tamamlanma isteğiyle bir gün ortaya çıkışı kaçınılmazdır.

 

İçsel Çatışma Nedir ?

Davranışları etkileyen, davranışlarla çevreyi de etkilemeye yol açan; duygusal kırgınlıklar, kızgınlıklar, zedelenmeler ve zaaflarla yüzleşememenin bir sonucu olarak başlayan bir süreçtir. Esas anlamıyla da insanın kendisiyle başlattığı kavganın karşılığıdır. Bir nevi savaştır. Kazanılması en zor savaştır. Bu mücadeleden mağlup çıkmak, bu savaşın tek kolay yoludur. Zor olan ise bunu kazanmaktır.

 

İnsanın; duygularının, eksiklerinin, fazlalıklarının, yaşantılarının ve temel olarak benliğinin, kendilik bilincinin  olmasıyla bu savaştan galip çıkması mümkün olacaktır. Galip olmak meselesi ise, benliğe ve kimliğe sahip çıkabilmekle ilgili bir meseledir.

 

Kişinin kendisiyle ve benliğiyle yaşadığı bu çatışma, aynaya bakıp kendisini görememesinden farksızdır. İnsan, aynaya bakıp kendisini göremediğinde nasıl ki dehşete kapılacaksa; iç dünyasını gösteren aynada kendini bulamadığında da aynı dehşete kapılır. Yenilgileri ve eksiklikleri ağır basan bir kişinin, çatışmaları kaçınılmaz; baş etmesiyse zorludur. Bu zorlu dönemeç, ya geri dönüşü olmayan bir kazaya ya da bir daha yaşanılması istenmeyecek acı tecrübelerin önüne geçecek önleyici bir bariyer haline dönüşecektir.

 

Bir içsel çatışma içerisinde kişinin genellikle gözle göremediği ve körleştiği tutarsızlıkları olur. Kişinin başkalarına karşı son derece hoşgörülü ve bağışlayıcı bir tutuma sahip olmasına karşın kendisine de bir o kadar acımasız bir tutuma sahip olması kendi içerisinde tutarsızlıktır. Bahsi geçen bu örnekte kişinin; başkalarına karşı olan duygularında, davranışlarında kaçınmalar ve  sakınmalar olur. Kendisiyle olan içsel çatışması bitmeyen kişi, veya kişiler haksızlığa uğradığı durumlarda dahi suçluluk duygusunu yansıtır ve davranışıyla içe yönelme eğilimini gösterir.

 

İçsel Çatışmalar Nasıl Ortaya Çıkar ?

  •  Sigmund Freud’a göre içsel çatışmalarımız;  ‘’medeni bilincimize’’ karşı çıkan, onlarla savaşan ve mücadele eden içgüdülerimizle alakalıdır.  Sigmund Freud, bu durumun asla değişmeyeceğine inanırdı.

 

Örneğin; patalojik bir aile ortamında  yetişmeye çalışan her çocuk, herkes gibi sağlıklı ilgi ve sevgi beklentisi içerisindedir. Ancak bununla başa çıkabilmek için saldırganlaşmak gerektiğini ve bu duruma mecbur olduğunu düşünür. Çocuk, yetişkin bir birey olduğunda ise  bahsi geçen bu gerçek ihtiyaçlara sahip olmak için; durumları ve insanları kontrol altında tutma eğilimi sergileyerek “nevrotik” ihtiyacıyla çatışır. Ne yazık ki, istedikleri nevrotik bir şekilde evirildiği için, bu kişilikle asla elde edemeyecektir. Takındığı, edindiği tutumlar kişiliği haline gelir, ancak bu bölünmüş bir kişiliktir.

 

  • Karen Horney ise bu durumu şöyle değerlendirmiştir:  Yetişkin nevrozlarının ‘’Oedipus komleksi’’ veya ‘’Penis hasedi’’ ile ilgili olmasından öte kısıtlanmış sevgi, boğan sevgi, çocuğa gerekli yol, ilgi ve saygı gösterenin olmaması; şartlı sevgi, tutarsız söz ve kurallar, düşmanca ortam, baskı gibi etkenlerden kaynaklandığını düşünüyordu. Söz konusu durumlar, çocuğa kendini bir şekilde emniyete alması gerektiğini hissettirir ve çocuk böylece yetişkinliğe taşıdığı nevrotik eğilimler geliştirmeye başlar.

 

 Karen Horney ve Çatışma

Horney, nevrozlu insanın kaygı arttırıcı deneyimlerden kaçınma çabalarını üç nevrotik eğilim altında ele almıştır:

  • İnsanlara Doğru Yönelmek: Çocukluklarında korku ve çaresizlik duygularını tecrübe eden yetişkinler için bu duyguların neticesinde ortaya çıkan kaygıyla baş etmeye çalışırlar. Başkalarına bağımlı olarak, anne-baba ve bakıcılarından sürekli olarak sevgi ve onay isteğiyle büyümüşlerdir. Bu kişiler;  aşkı buldukları an, her şeyin hallolabileceğini düşünürler. Herhangi bir ilişkinin yalnızlıktan ve istenmeyen kişi olmaktan daha iyi olduğu düşüncesiyle her önlerine gelen kişiye bağlanabilirler. Bu insanlar, karşılarındaki insanı sevmez; o insana bir etiket yapışır. Sevgiyi paylaşmayıp sadece talep ederler. Yani bu kişiler bir ‘’zavallı ben’’ hissi yaratırlar.

 

  • İnsanlara Karşı Hareket Etmek: Bu çatışmaları çözmenin bir yolu insanlara yapışmayı tercih etmekse, diğeri de onlarla savaşmak, mücadele etmektir. Bazı yetişkinler, çocukluğunda saldırganlık ve düşmanlığı kötü aile ortamıyla baş etmenin en iyi çıkar yolu olarak öğrenir. Güvensizlik ve yetersizlik duygularını başkalarını itip kakarak telafi etmeye çalışırlar. Kimseye güvenmemeyi ve teslim olmamayı tercih ederler. Bu tip duyguların oluşturduğu eğilimler başkalarının onlara kötülük yapacağı algısının ve inancının önüne geçmek için gafil avlayıp ve başkalarına kötülük yapmaya çalışabilirler.

 

  • İnsanlardan Uzaklaşmak: Bu stratejiyi benimseyen kişiler, insanlarla düşmanca veya bağımlı bir etkileşim içerisinde olmak yerine, hiç kimseyle ilişki kurmamayı tercih ederler. Kimseyle duygusal bağ kuramayan yetişkinler haline dönüşürler. Gizlilik ve kendine yetme istekleri çok kuvvetlidir. Duygusal bağlılık, çocukluklarında yaşadıkları acıya benzer acılara sebep olabileceğinden duygusal deneyimlere karşı kalın bir duvar örebilirler. Sevgiye karşılık veremezler çünkü böyle bir şeyi daha önce hiç yaşamamıştır.

 Özetle,  ‘’Çocuklukta edindiğimiz nevrotik eğilimleri yetişkinlikte de gerek yoktur – onları geri de bırakabilirsek potansiyelimizi gerçekleştirebiliriz.’’ (Karen Horney)

 

Konuyla ilgili yazarın önerisi olan kitaplar:

  • İçsel Çatışmalarımız – Karen Horney
  • Jekyll ve Bay Hyde – R. L. Stevenson

 

Kaynakça ve İleri Okuma:

  • 50 Psikoloji Klasiği (Tom Butler – Bowdon)

 

Yazar: Duygu Yeşim ÖZTÜRK

 

Yorum yapın