Cebimdeki Pusulam: Tecrübe

Bir kimsenin belli bir sürede veya hayat boyu edindiği bilgilerin tamamı, tecrübe, eksperyans. Türk dil kurumu tecrübeyi bu şekilde tanımlamış olsa da hepimiz için bir tanımı ve yeri var. Hayat, birikim, yaşanmışlıklar, yorgunluklar ve daha niceleri.  Tecrübe; karşımıza çıkan, kapımızı çalan ve gelmeye yakın olanların  toplamıdır aslında. En azından benim için bu anlama geliyor.   Tecrübelerimiz bizlere rehberlik eder. Bu rehberliğin bizim üzerimizdeki etkileri oldukça güçlüdür. Zaman bize yoldaşlık ederken, tecrübelerimiz de cebimizdeki pusulamızdır. İnsan var oldukça; merak ve sorgu da devam edecektir.  Yani, öğrenmeye açık bir öğrencidir. Bu yaşanmışlıkların toplamı, bize tecrübe denilen bilgi birikimini oluşturur. Tecrübelerimiz yani pusulamız, bize sadece yönümüzü gösterir. Kararlarımız ise, bize özgü olarak kalır. 

 

Tecrübelerimiz, yaşam devam ettikçe var olmaya ve varlığını sürmeye devam edecektir. Bu devamlılık sürekli kendini tekrar ederek, yeniden başlayacak ve bitecektir. Adeta bir daire çizer gibi, süreklilik arz etmeye devam eder. Bir yolcu gibi yeni duraklar belirlerken tekrar tekrar o duraklara geri dönmek, yeniden geçmek veya yeni noktalara ulaşmak için o durakları da  belirlemek gibi düşünebilirsiniz. Peki bu döngü nasıl olur da kendini tekrar eder?

 

 Tekrara düşerken bile oldukça profesyonel ve istikrarlı bir hatırlatıcıdır. İstikametinden şaşmadan ilerleyen ve bu yolculukta, yolcusuna opsiyonlar sunandır. Bu süreçte kendini tekrar etmeye uygun bir hale getirebilir. 

 

Yaşam döngülerin yansıması değil midir zaten? Bir şeyler yaşarız belli bir zaman geçer ve yaşadıklarımız tekrar sahneye çıkar ve bizler tekrardan yeni bir  performans izleriz. Kimi zaman bu performans bize tanıdık gelebilir veya gelmeyebilir. 

 

Peki bu süreçte tekrar eden veya tekrara düşen yaşam mı yoksa tecrübe midir?

Cevaplar oldukça çeşitli olsa da, yaşamın biz insanoğluna sunacağı çok fazla hediyesi bir o kadar da zorlukları olacaktır. Sayaç gibi işleyen bu döngü, tecrübelerin ne kadar değerli olduğunun da göstergesidir.  Hangi yönü tercih edeceğimiz ise, bize bağlıdır. İster kuzeye ister güneye gidelim, gittiğimiz her yere pusulamızı da götürürüz. Yani, yaşamın tekrarı değil sadece bize sunacakları olabilirken; tecrübelerimizse tam tersi bir istikamette hareket edebilir. Bu hareketlilik, deneyimledikten sonra fark edebildiğimiz süreçler olabilir. 

 

Tecrübemle yolculuğum nereye ?

Karar vermeye başladıysanız bir yolculuğa zaten çıkmışsınız demektir. Tecrübelerin insanlar üzerindeki varlığı, karar verme süreçlerimize etki eder. Olaylara olan bakış açımıza yön verebilir ve çoğu zamanda bizlere yön göstericidir. Tecrübe edilmiş bir olay sonucunda, yanlış zamanlarda yanlış yerlerde bulunduğunu düşünen bir kişi için pusula, yolculuğun rotası belirmekle kalmayabilir; kişi üzerinde olumlu veya olumsuz etkiler bırakabilir. Bu etkiler, zamanla fark edilebilir veya akıbetini de gösterebilir.  İşte bu tip durumlar maalesef kişiler üzerinde otorite kurmakla kalmayıp, manipüle etme , saptırma veya önyargının oluşmasına da zemin  hazırlama ihtimalini de kuvvetlendirebilir. Yaşanılan her olayın değerlendirilmesi bize hep aynı sonucu vermeyebilir. 

 

Olayların birbirleri arasında illa bir ilişki olması da  beklenilemez. Her tecrübe yeni bir yön tahin eder. Yönlerin bizim için ne anlama geldiğini fark edebilirsek eğer, çok yönlü düşünmemiz de kolaylaşacaktır. Perspektifin genişlemesi, yönler arasındaki farklılıkların anlaşılmasıyla beraber, pusulamızın bize göstermek istediğini de anlayabiliriz.  

 

İki yoldaşın hikayesi: Karar ve Tecrübe

Pusula benzetmesinden devam edecek olursak basit bir örnekle; pusulayı istediğimiz kadar çevirelim, kırmızı uç her zaman kuzeyi göstermeye devam eder. Kuzeyi bulduktan sonra diğer yönleri de bulmamız kolaylaşır.  Karar vermek, atılan her adımın sorumluluğunu da almaktır. Önemli olan karar verme süreçlerini doğru analiz etmek, sorumluluğunu almak ve yorumlamaktır. Karar, anlam bütünlüğü olarak; tahlil edilerek, düşünerek, tartışarak bir payda da toplanması veya kesin bir yargıya varılması anlamına gelse de, bu süreçlerde belli ayrımlarla da  karşılaşırız.  Karar verme süreçleri, kesin bir yargıyı oluşturmakla da kalmaz bakış açımızın şekillenmesine yardımcı olurken, tecrübelerimize de yoldaşlık eder. Aynaya bakarsanız kendinizi görürsünüz, tecrübelerinize bakarsanız da yaşanmışlıklarınızı görürsünüz.

 

Ne keşkelere ne iyikilere kucak açar bir bilseniz. Geriye bakmamızı, gözden geçirmemizi ve değerlendirme yapmamızı sağlayan tecrübe ve ona yoldaşlık eden karar verme süreçleridir. Bu ayrılmaz ikilinin gücünü hafife almamak gerekir. Karar verme süreçleri birtakım prensipleri de beraberinde getirir.

 

Pusulamın varlığı ve Tecrübe

Önemli olan bu süreçte( birikim, yaşanmışlık vb.) heybemizin doluluk oranıdır. Doğru veya yanlış , eksik veya tam olsun. Var olanları sindirmek, pekiştirmek ve yeni çıkarımlar yapmak. Çıkarımlar yapabiliyor olmanın kıymetli olduğu şu günlerde, tecrübe ve varlık arasındaki ilişkiyi de kavrayabiliriz.  Var olanı anlamak, olanla yola devam etmek ve kabullenmek… Evet yanlış görmediniz. Kabullenmek. Kabullenmeye başladığımız zaman, az bile olsa rahatlamaya başlıyoruz. Bu rahatlama biz fark edelim veya etmeyelim bize gizli mesajlar vermeye devam ederken; önümüze bakabilme, yeni düşüncelere, hedeflere vb. süreçlere yoğunlaşabilmemize de olanak tanıyacaktır.  “Hafife almak” kelimesini günlük hayatımızda oldukça sık kullanıyoruz. Tecrübeyle olan yakınlığından biraz bahsetmek istiyorum. 

 

Okulda yaşadığım bir olaydan bahsedeceğim. Lise yıllarında notları parlak olmayan, okulda öğretmenler için “umut vaat etmeyen” arkadaşım vardı. Sınıfın sessiz isimlerinden biriydi. Hocalar tarafından sadece efendiliğiyle ve sessiz bir mizacıyla bilinir fazla da yorum yapılmazdı. Tanıma fırsatım olmadığı için onun hakkında fazla bilgiye de maalesef ki halihazırda sahip değilim. Okulumuzda başarı ve atılgan bir öğrenci vardı. Öğretmenlerimiz tarafından oldukça başarılı bulunuyordu. Benim de rakibimdi. Fazla hırslı olması, kaygıyı da beraberinde getirmesine neden oluyordu. Tıp fakültesini kazanma umudu ve hayaliyle düzenli ders çalışıyordu.

 Bir tarafta hırslı, başarılı bir öğrenci profili diğer tarafta da ise, ortalamaya yakın, sessiz ve efendi bir öğrenci profili. Birçoğumuz için “hafife alınan” bir arkadaşımız olması belki onda bazı becerileri de görmezden gelmemize neden olmuştur. Günün sonunda, “hafife alınan” öğrenci, hukuk fakültesini kazandı ve hepimizi çok şaşırttı. Hırsıyla ve başarısıyla göz dolduran arkadaşımız ise maalesef tıp fakültesini kazanamadı. Başka bir hedefi var mıydı bilemiyorum ama bildiğim bir şey varsa, aşırılıkların yarardan çok zarar getirdiği. Bu olay hem bana hem de hocalarıma çok şey öğretti. Fazla beklenti fazla kaygı demekti. Belki de fazlasını beklemek başarısızlığın ve haksızlığın kapısını da aralamaktı. Beklemedikleri bir öğrencinin saygın bir bölüm kazanması, en çok hocalarımızı şaşırtmış ve bir süre bu durumdan dolayı utandıklarından söz etmişlerdi. Maalesef, düşünceleriyle haksızlık yaptıkları o öğrenci şu an belki de avukat, savcı veya hakim. 

 

Hayat akıp giderken, benliğimizi bizden çalmaması umuduyla… 

 

Kaynakça ve İleri Okuma:

  • GENÇÖZ, F. (1998). Uyum psikolojisi. Kriz Dergisi, 6(2).
  • Yılmaz, A. (1999). Etkili karar verme süreci: Yeni bir karar verme model önerisi. Kuram ve Uygulamada Egitim Yönetimi Dergisi, 5(2), 209-220.

 

Yazar: Bengi ÇİÇEK

Yorum yapın